Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar gerçek esenliğe sahip olmasını arzu eden esenlik Rabbi Tanrının adı ile sizleri selamlıyoruz. Doğruluk Yolu adlı programınızı sunmak üzere bugün tekrar sizler ile beraber olabildiğimiz için mutluyuz.
Son kırk iki dersimizde, Tevrat olarak adlandırdığımız Kutsal Yazıların ilk dört kitabına bakmıştık. Bildiğiniz gibi, Tanrı, peygamber Musa’nın zihnine sözlerini koymuş ve bu sözleri bir kitap halinde yazması için ona esin vermişti. Musa, Tevrat’ı yaklaşık üç bin beş yüz yıl önce yazdı, ama Tevrat bizler için bugün bile ölçülemez değere sahiptir. Tevrat, Tanrı’nın Kendisinin koyduğu temeldir, öyle ki, işittiğimiz her şeyi test edebilelim ve işittiklerimizin Tanrı’dan olup olmadıklarını ayırt edebilelim. Tevrat’ın içerdiği öğretiş, Tanrı’dan verilmiş olan saf gerçektir. Bu gerçek ile çelişen herhangi bir öğretiş, sahtedir. Tanrı’nın tüm gerçeği Tevrat’ta yazılı olan ile mükemmel bir uyum içindedir. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın yapamayacağı tek bir şey vardır: Bu şeyin ne olduğunu biliyor musunuz? Evet, haklısınız; Tanrı Kendi Kendisi ile çelişemez! Musa, Tevrat’ta şu sözleri kaleme aldı: “Tanrı insan değil ki yalan söylesin; insan soyundan değil ki, düşüncesini değiştirsin. O söyler de yapmaz mı?” (Çölde Sayım 23:19)
Musa’nın Tevrat’ında yaptığımız çalışma aracılığı ile Tanrı bize çok derin sırlar açıkladı. Bugün, kutsal Tevrat’ta yaptığımız yolculuğumuzu sonuçlandırmayı planlıyoruz. Ama son bölümlere bakmadan önce, başlangıçtan bu güne kadar neler gördüğümüzü yeniden gözden geçirelim.
Tevrat’ın ilk bölümünde Tanrı’nın, ilk insanı nasıl Kendi benzeyişinde yarattığını gördük. Tanrı, yarattığı insan ile harika ve anlamlı bir ilişkiye sahip olmak istedi. Bu nedenle insanın canına Tanrı’yı tanıyabilmesi için bir zihin (ruh) koydu, Tanrı’yı sevebilmesi için ona bir yürek verdi ve Tanrı’ya itaat edip etmemeye kendi başına karar verebilmesi için bir irade emanet eti.
Üçüncü bölümde, ilk insan olan Adem’in nasıl Şeytana itaat etmeyi ve Tanrı’nın yasaklamış olduğu ağaçtan yemeyi tercih ettiğini gördük. Kutsal Yazılar bu nedenle şunları yazar: “Günah, bir insan aracılığı ile, ölüm de günah aracılığı ile dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi.” (Romalılar 5:12) Günahın cezası ölüm ve Tanrı’dan sonsuz ayrılıktıtr.
Böylece, Tanrı’nın, Adem’i ve Hava’yı günahları nedeni ile Aden Bahçesinden nasıl dışarı çıkarttığını gördük. Ama Tanrı, onları dışarı çıkarmadan önce, Adem’in soyu için bir kurtuluş kapısı açmak amacı ile dünyaya bir Kurtarıcı göndermeyi nasıl planladığını ilan etti. Bu Kurtarıcı, Adem ve Havva’yı ve onların soyunu Şeytanın egemenliğinden ve günahın cezasından özgür kılacaktı.
Daha sonra, Tanrı’nın, İbrahim’i nasıl çağırdığını, ona peygamberlerin ve Kurtarıcının geleceği bir soy vaat ederek ondan özel bir halk oluşturacağına söz verdi. Böylece, İbrahim’den İshak doğdu; İshak’tan Yakup doğdu; ve Yakup’tan ise on iki oğul dünyaya geldi. Tanrı, daha sonra Yakup’un adını İsrail olarak değiştirdi. İsrail’in on iki oğlu, Tanrı’nın İbrahim’e vaat etiği yeni ulusu oluşturdular. On ağabey küçük kardeşleri Yusuf’u, Mısır’a giden bir kervana köle olarak sattılar. Ancak, “bir insan ne ekerse onu biçer.” (Galatyalılar 6:7) Tüm bu olayların sonunda Mısır’da nasıl köle olduklarını gördük. Her şeye rağmen Tanrı yine de İbrahim’e ve onun soyuna verdiği vaadi unutmadı. Mısır’dan Çıkış kitabında, Tanrı’nın, İbrahim’e verdiği vaadi, Musa’yı İsrailoğullarını tutsaklıktan kurtararak özgür kılması için göreve çağırarak yerine getirdiğini gördük.
Musa’nın öyküs��nü çalıştığımız zaman Tanrı’nın, İsrail topluluğunu Firavunun ve Mısır halkının baskısından nasıl kurtardığı ile ilgili şaşırtıcı ve harika öyküyü okuduk. Aynı zamanda bu öykü aracılığı ile Tanrı’nın çölde onları nasıl koruduğunu ve uzun zaman önce ataları İbrahim’e vaat etmiş olduğu Kenan ülkesinin sınırına kadar nasıl getirdiğini de öğrendik. Ama tüm bunlara rağmen İsraillilerin çoğu, Kenan ülkesinde yaşayan devlerden korktular ve Tanrı’nın onlara verdiği vaadi yerine getireceğine güvenmediler. Bolluk ülkesi olan Kenan diyarına o tarihte girememelerinin nedeni, Tanrı’ya güvenmemeleridir.
İsraililer, imansızlıkları nedeni ile, Tanrı’nın Kenan ülkesi ile ilgili vaadine inanmayanların hepsi ölünceye dek kırk yıl çölde kaldılar. Bu, imansızlıklarından dolayı Tanrı’nın onlara vermiş olduğu cezaydı. “O’nun bütün yolları doğrudur, O, haksızlık etmeyen güvenilir Tanrı’dır. Doğru ve adildir.” (Yasa’nın Tekrarı 32:4)
Şimdi, Tevrat’taki yolculuğumuzu tamamlayalım. İsraillilerin, Tanrı onları imansızlıkları nedeni ile cezalandırdığı için çölde kaldıklarını hatırlayın. Tanrı’nın Kenan ülkesi ile ilgili vaadine inanmayı reddeden yirmi yaşın üzerindeki iman etmeyen kişilerin her biri öldü. Bu kişilerin hiç biri sağ kalmadı. Şimdi onların çocukları Kenan ülkesinin sınırındaydılar. Çölde geçirdikleri uzun kırk yıldan sonra İsrailoğulları şimdi, anne ve babalarının girmeyi başaramadıkları ülkeye yerleşme konusunda çok istekliydiler!
Bugünkü çalışmamızı Yasa’nın Tekrarı (İkinci Yasa) adlı Tevrat’ın beşinci kitabından yapacağız. Tevrat’ın bu son kitabında Musa, Tanrı’nın kutsal yasasını tekrar gözden geçirir ve bu yasayı İsrail oymaklarına öğretir. Bu çok kapsamlı kitap, Musa’nın, Tanrı’nın kendilerine vaat etiği bu ülkeye girmeleri için hazırlanmaları amacı ile halka öğretiş verdiği son mesajı içerir. Bugün, Musa’nın öğretişinin tamamını okumaya ayıracak zamanımız yok, ama Musa’nın vaazini şu bir kaç sözcük ile özetleyebiliriz: “Unutmayın!”
Musa’nın, İsraillilere söyledikleri kısaca şöyleydi: “Bir zamanlar Mısır’da köle olduğunuzu unutmamaya özen gösterin. Tanrı’nın, siz Mısır ve şimdi girmek üzere olduğunuz yeni ülke arasındayken, yolda sizin için yaptığı hiç bir şeyi unutmayın! Rabbiniz Tanrı’ya karşı işlediğiniz günahları unutmayın! Anne ve babalarınızın, imansızlıkları nedeni ile Tanrı’nın onları nasıl yargıladığını ve bedenlerinin nasıl çölde serili kaldığını unutmayın! Tanrı’nın anne ve babalarınıza karşı iyi davrandığını unutmayın, onların yürekleri katıydı ve O’na inanmayı reddettiler. Bunu unutmayın!
Bugün Tanrı’nın sesini işittiğinizde, anne ve babalarınızın çölde yaptıkları gibi yüreklerinizi katılaştırmayın. Sizler de Tanrı’nın Sözü’ne inanmayı reddeden atalarınız gibi mi davranacaksınız yoksa Tanrınız Rabbe iman edecek misiniz? Eğer atalarınız gibi Tanrınız Rabbin Sözü’ne inanmayı reddederseniz, Tanrı, onları cezalandırdığı gibi sizi de cezalandıracaktır. Bunu unutmayın!
Rab Tanrı, sizi, atalarınıza vermeyi ant içtiği, içinden süt ve bal akan ülkeye götürecektir. Size ülkeyi veren Tanrınızı unutmayın, çünkü insan yalnızca ekmek ile yaşamaz, ama Tanrı’nın ağzından çıkan her bir söz ile yaşar! Bunu unutmayın!
Musa, vaazini bitirdikten sonra Rab, Musa’ya şöyle dedi:
(Yasa’nın Tekrarı 32) 49Havarim dağlık bölgesine, Eriha karşısında Moav ülkesindeki Nevo Dağı’na çık. Mülk olarak İsraillilere vereceğim Kenan ülkesine bak. 50Ağabeyin Harun Hor Dağı’nda ölüp atalarına kavuştuğu gibi, sen de çıkacağın dağda ölüp atalarına kavuşacaksın, 51çünkü ikiniz de Zin Çölü’nde, Meriva-Kadeş sularında, İsraillilerin önünde bana ihanet ettiniz, kutsallığımı önemsemediniz. 52Bu nedenle ülkeyi ancak uzaktan göreceksin. Ama oraya, İsrail halkına vereceğim ülkeye girmeyeceksin.
(Yasa’nın Tekrarı 34) 1Bundan sonra Musa Moav ovalarından Nevo Dağı’na giderek Eriha kenti karşısındaki Pisga Dağı’na çıktı. Rab ona bütün ülkeyi gösterdi: 2Dan’a kadar uzanan Gilat’ı, bütün Naftali’yi, Efrayim ve Manaşşe bölgelerini, Akdeniz’e kadar uzanan bütün Yahuda bölgesini, 3Negev’i, hurma kenti Eriha Vadisinin Soar’a kadar uzanan ovasını. 4Sonra Musa’ya şöyle dedi:”İbrahim’e, İshak’a, Yakup’a, ‘Senin soyuna vereceğim’ diye ant içtiğim ülke budur. Ülkeyi sana gösterdim, ama oraya gitmeyeceksin.” 5Böylece Rabbin sözü uyarınca Rabbin kulu Musa orada Moav ülkesinde öldü. 6Rab, onu Moav ülkesinde, Beytpeor karşısındaki vadide gömdü. Bu gün de mezarının nerede olduğunu kimse bilmiyor. 7Musa öldüğünde, yüz yirmi yaşındaydı; ne gözleri zayıflamıştı, ne de gücü tükenmişti. 8İsrailliler Moav ovalarında Musa için otuz gün yas tuttular. Sonra Musa için ağlama ve yas tutma günleri sona erdi. 9Nun oğlu Yeşu bilgelik ruhu ile doluydu. Çünkü Musa ellerini üzerine koymuştu. İsrailliler onu dinliyor ve Rabbin Musa’ya verdiği buyruklar uyarınca davranıyorlardı.
10O günden bu yana İsrail’de Musa gibi Rabbin yüz yüze görüştüğü bir peygamber çıkmadı. 11RAB onu Mısır'da Firavun'a, görevlilerine ve bütün ülkesine bir sürü belirtiler, şaşılası işler yapması için göndermişti. 12Musa İsrailliler'in gözleri önünde güçlü, büyük ve ürkütücü işler yapmıştı. Amin.
İşte böyle sevgili dostlar, Tevrat burada sona eriyor. Tevrat’ta yazılı olan her şey, bizi Tanrı’nın kurtuluş yoluna yönlendirecek olan bilgiyi elde edebilmemiz amacı ile kaydedilmiştir. Musa’nın büyük bir peygamber olduğu doğrudur. Musa, Rab ile yüz yüze görüştü. O, Tanrı’nın eli aracılığı ile mucizevi belirtiler yaptı. Tanrı, Musa aracılığı ile İsraillileri Firavunun baskısından kurtardı. Tanrı, aynı zamanda bize, yine Musa aracılığı ile Kutsal Yazıların ilk kitabı olan Tevrat’ı verdi. Peygamber Musa’nın yazdıklarını herkesin bilmesi gerekir. Musa’nın Tevratını bilmeyen kişi, pek çok konuda hataya düşecek ve kötülük yolunda mahvolma tehlikesine uğrayacaktır. Tevrat’ın, Tanrı’nın kendisi tarafından bina edilen bir temel olduğunu hatırlayın. Tanrı tüm diğer peygamberler aracılığı ile kutsal kitabın tamamını Tevrat’ın üzerine bina etmiştir.
Peygamber Musa gerçekten de şaşırtıcı, derin ve harika sözler yazdı. Ancak yine de Musa’nın yaptığı ve yazdığı her şey içinde en önemli olan, Tevrat’ın ikinci kitabının on sekizinci bölümünde bildirdikleridir. Musa bu ölümde İsraillilere Tanrı’nın, doğrudan Tanrı’dan konuşacak olan daha büyük bir başka peygamber göndermeyi tasarladığını anlattı. Musa’nın İsrail halkına söylediklerine kulak verelim:
(Yasa’nın Tekrarı 18) 15Tanrınız RAB, size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin. 16Horev’de toplandığınız gün, tanrınız Rabden şunu dilemiştiniz: ‘Bir daha ne Tanrımız Rabbin sesini duyalım, ne de o büyük ateşi görelim, yoksa ölürüz.’ 17Rab, bana, ‘Söyledikleri doğrudur’ dedi.18 ‘Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım.’Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. 19Adıma konuşan peygamberlerin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım.’
Tanrı, Musa’nın ağzından duyurdukları aracılığı ile İbrani ulusundan (15, 18. ayetler) çıkacak olan bir başka peygamberin geleceğini ilan ediyordu; Tanrı’nın Sözü’nü eksiksiz olarak ve saf bir şekilde duyuracak olan bir İnsan (18, 19. ayetler); Tanrı ve insan arasında Aracı olacak olan bir Peygamber (16, 17. ayetler). Bu Peygamberin kim olduğunu biliyor musunuz? Hangi Peygamberin Musa’nın yetkisinden bile büyük bir yetki ile konuştuğunu biliyor musunuz? Hangi Peygamberin Musa’nın yaptığı mucizelerden bile daha büyük mucizeler yaptığını biliyor musunuz? Evet, Musa’nın sözünü ettiği Peygamber Yahudi bir bakireden doğan adil Kurtarıcıdır. Musa O’nun ile ilgili olarak İsrail ulusuna önceden bir uyarıda bulundu: “Onu dinlemelisiniz! Adıma konuşan peygamberin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım.”
Dostlar, Tevrat’ta yaptığımız çalışmanın burada sona ermesi gerekiyor. Böylesine derin ve harika bir kitapta yaptığımız yolculuğa nasıl son verebiliriz? Programımızı, Musa’nın kendisinin öldüğü gün İsraillilere duyurduğu sözler ile bitirelim. Otuz ikinci bölümde Musa şunları söyledi:
“Ey gökler, kulak verin, sesleneyim; Ey dünya, ağzımdan çıkan sözleri işit! Rabbin adını duyuracağım. Ululuğu için Tanrımızı övün! O, Kaya’dır, işleri kusursuzdur. Bütün yolları doğrudur. O, haksızlık etmeyen güvenilir Tanrı’dır. Doğru ve adildir.” (Yasa’nın Tekrarı 32:1, 3, 4)
Bugün sizlere, Musa’nın ağzından çıkan Tanrı’nın sözleri ile veda ediyoruz. Dinlediğiniz için teşekkürler. Bir sonraki programda, Tanrı isterse, Musa’nın Tevratından sonra gelen ve Tevrat ile bağlantılı olan kutsal kitap ile çalışmamıza devam edeceğiz ve Tanrı’nın İsraillileri, onlara uzun zaman önce vaat etmiş olduğu gibi süt ve bal akan ülkeye nasıl getirdiğini göreceğiz.
Görkem ve yüceliğe tek layık olan Tanrı sizleri bereketlesin! Musa, şu sözleri ile bu gerçeği mükemmel şekilde belirtmiştir:
“O, haksızlık etmeyen, güvenilir Tanrı’dır. Doğru ve adildir!” (Yasa’nın Tekrarı 32:4) Amin!