Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar gerçek esenliğe sahip olmasını arzulayan esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz. Doğruluk Yolu programınızı sunmak üzere bugün sizler ile tekrar beraber olabildiğimiz için mutluyuz.
Son programımızda, Adem’den on kuşak sonra dünyaya gelmiş olan Nuh peygamber’in hayranlık uyandıran öyküsüne bakmaya başladık. Ahlakın tamamen bozulmuş olduğu bir dönemde Nuh Tanrı ile yürüdü. Adem’in soyunun günahları nedeni ile Rabbin yüreğinin nasıl üzüldüğünü gördük. Kutsal Yazılar, “Yeryüzünde insanın yaptığı kötülüğün çok, ve aklının fikrinin hep kötülükte” olduğunu (Yaratılış 6:5) söylerler. Tanrı’nın, kutsal gazabı ile günahkarları (tövbe etmeyen) yeryüzünden silip atmayı planlamasının nedeni budur.
Ancak yine de Tanrı’nın lütfu Nuh ile birlikteydi, çünkü Nuh tanrı’yı sevdi ve O’nun sözüne inandı. Böylece Tanrı bir gün Nuh’a şöyle dedi: “Tüm insanlığın ölmesini amaçladım, çünkü yeryüzü kötülük ile doldu. Göklerin altında yaşayan her şeyi yok etmesi için yeryüzüne büyük bir tufan göndereceğim. Sana gelince, sen, kendine ve ailene bir sığınak olması için büyük bir gemi (tekne) inşa etmelisin.
Nuh ve ailesi yüz yıl boyunca bu büyük gemiyi inşa etmek için çalıştılar. Ama Nuh yalnızca gemiyi inşa ederek çalışmak ile yetinmedi, aynı zamanda çevresindeki insanlara şu sözler ile vaaz etti: günahlarınızdan tövbe edin ve sonra Tanrı’ya dönün! Adil Olan Tanrı, dünyayı yargılayacaktır!
Nuh’un zamanındaki insanlar günahlarından tövbe ettiler ve Tanrı’nın, peygamberi aracılığı ile kendilerine duyurduğu söze inandılar mı? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Adem’in yeryüzünde bulunan binlerce çocuğu arasından kaç tanesi tövbe etti ve gemiye binecek kadar Tanrı’ya inandı? Bu soruya Kutsal Yazılar şu yanıtı verir: “Yalnızca bir kaç kişi, daha doğrusu sekiz kişi kurtuldu” (1.Petrus 3:20).
Tanrı’ya kaç kişi inandı? Sadece sekiz kişi: Nuh ve karısı, üç oğulları ve onların karıları. Diğerlerinin hiç biri Tanrı’nın sözüne inanmadı. Bazıları Nuh’un sözlerini umursamadılar, bazıları ise onun ile alay ettiler. Suyun bulunmadığı yerde bir tekne inşa ettiği için onun delirmiş olduğunu düşündüler. İnsanlar Nuh ile şu şekilde alay etmiş olabilirler: “Hey, sizler, hepiniz buraya gelin! Çölün ortasında kocaman bir tekne inşa eden şu adama bir bakın! Nuh, aklını kaçırmış olmalı! Çöle tufan seli mi gelecek? İmkansız! Ayrıca, Tanrı iyidir; Yarattığı insanları yok etmeyecektir! Sen çıldırmışsın, Nuh!” Her şeye rağmen Nuh, onların hakaretlerine aldırış etmedi, çünkü Tanrı’nın söylemiş olduğuna inanmıştı. Gemiyi inşa etmeye ve şu sözler ile vaaz vermeye devam etti: “Tövbe edin! Tanrı, dünyayı adalet ile yargılayacak! Tanrı’nın sözüne inanmayı neden reddediyorsunuz? Neden mahvolmak istiyorsunuz?”
Sonunda Nuh’un ve ailesinin geminin inşaatini bitirdikleri gün geldi. Yaratılış kitabının altıncı bölümünün son ayetinde şunu okuruz: “Nuh Tanrı’nın bütün buyruklarını yerine getirdi.” (Yaratılış 6:22). Gemi hazırdı. Her şey tamamlanmıştı. Geriye kalan tek bir şey vardı: Nuh’un ve ailesinin gemiye girmeleri gerekiyordu. Nuh’un son bir kez daha insanları ikna etmeye çalıştığını işitiyoruz: “Tanrı’yı dinleyin! Tövbe edin ve O’nun sözüne inanın! Tufan çok yakında gelmek üzere. Önünüzde hala zaman varken gemiye binin! Kapı açık! Bu kapıdan giren herkes kurtulacak. Ama girmeyi reddettiğiniz takdirde, Tanrı’nın yargısından nasıl kaçacaksınız?” Nuh bu şekilde gayretle insanları uyardı. Ama onlar dinlemeyeceklerdi.
Sonuç olarak, Kutsal Yazılar yedinci bölümde şöyle der:
(Yaratılış 7) 1 Rab Nuh’a,’Bütün ailen ile birlikte gemiye bin’ dedi, ‘çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.’ 2–3 Yeryüzünde soyları tükenmesin diye yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al. 4 Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım. 5 Nuh Rabbin bütün buyruklarını yerine getirdi.”
Nuh ve ailesi neden gemiye bindi? Gökyüzünde bulutlar gördükleri için mi? Gelmekte olan yağmurun kokusunu aldıkları için mi? Hayır! Gemiye bindikleri zaman gördükleri tek şey, pırıl pırıl bir gökyüzüydü. O zaman gemiye neden bindiler? Bunun yalnızca tek bir nedeni vardır: Gemiye bindiler, çünkü Tanrı’nın söylemiş olduğu söze inandılar. Belki geminin dışında şöyle düşünen kişiler vardı: “Tanrı’ya ben de inanıyorum. Ama Nuh’un vaazinde söylediği sözleri kabul edemem!” Bu insanlar hakkında ne diyebiliriz? Onların Tanrı’ya gerçekten inanmadıklarını söyleyebiliriz. Çünkü Tanrı’nın, peygamberi aracılığı ile tanıklık etiği söze inanmadılar. Günahlarından tövbe etmeyi ve Tanrı’nın Nuh aracılığı ile kendilerine sağlamış olduğu kaçış yolunu kabul etmeyi reddettiler. Tanrı’yı dudakları ile onurlandırmış olabilirlerdi, ama yürekleri Tanrı’dan çok çok uzaktaydı.
Kutsal Yazılar bu konuda şöyle der:
“Nuh, oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak için hep birlikte gemiye bindiler. Tanrı’nın Nuh’a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her hayvan, kuş ve sürüngenden erkek ve dişi olmak üzere birer çift Nuh’a gelip gemiye bindiler. Sonra Rab Nuh’un ardından kapıyı kapadı.” (Yaratılış 7:7-9,16)
Nuh ve ailesi gemiye bindikten sonra Tanrı’nın neler yaptığını duydunuz mu? Kutsal Yazılar bu soruyu şöyle yanıtlar: “Rab, onların ardından kapıyı kapadı!” Tanrı’nın büyük öfke gününün zamanı gelmişti. Tanrı, uzun bir süre, o kuşağın insanlarına sabırlı davrandı, ama şimdi O’nun sabrı tükenmişti. Geriye kalan yalnızca Gazabıydı. Tanrı kapıyı kapatmıştı; ve Tanrı kapıyı kapattığı zaman, o kapıyı hiç kimse açamaz.
Böylece Tanrı, söz vermiş olduğu gibi yeryüzüne tufan sularını gönderdi. Gökyüzü kararmaya başladı; rüzgar hızlandı. Bulutlar ortaya çıktı, gök gürültüsü, şimşek ve depremler oldu. Adem’in çocukları şimdi korku ve dehşet içinde titriyorlardı. Her şey yolunda giderken, Tanrı’ya hakaret dolu sözler ve işler ile meydan okumaları çok kolaydı. Ama şimdi Tanrı’nın yargısı üzerlerine inmeye başladığında, ağızları kapandı! Tanrı’nın adil yargısı ile yüzleşme zamanları gelmişti ve artık saklanabilecekleri hiçbir yerleri yoktu!
Şiddetli bir yağmur başladı, yeryüzünün derin kaynaklarından sular fışkırdı ve okyanus ve nehirler taştı. Sel suları öylesine yükseldi ki, kent ve köylerin hepsi silinip gittiler. Bir anda sular altında kalarak yok olup gitmeyenler ise korku içinde daha yüksek dağlara ulaşmaya çalıştılar. Nuh ile alay edenler ve Tanrı’nın Sözü’nü reddedenler, şimdi, Tanrı’nın, peygamberi aracılığı ile söylemiş olduğunun gerçek olduğunu anladılar. Ama yine de, bu bilginin onlara artık hiç bir yararı yoktu, çünkü artık tövbe etme fırsatına sahip değildiler; kurtuluş dönemi geçmişte kalmıştı. Belki de aralarından bazıları Nuh’a şöyle bağırıyorlardı: “Nuh! Nuh! Kapıyı aç. Nuh, bize yardım et! Kurtar bizi! Nuh, sana inanıyoruz. Söylediklerinde haklıydın! İnanıyoruz! İnanıyoruz! Ama artık çok geçti! Tanrı kapıyı kapatmıştı. Kurtuluş gününün zamanı geçmişti. Artık yargı günü gelmişti. Dua etmek, ağlamak, kapıya vurmak, hatta gerçeği bilmek – Tanrı’nın düşüncesinin değişmesi imkansızdı. Tanrı kurtuluş kapısını kapattığı zaman onu hiç kimse açamaz.
Böylece Kutsal Yazıları okuduğumuz zaman, yükselen suların dağları yaklaşık yedi metre aştığını, çünkü kırk gün süre ile aralıksız olarak yağmur yağdığını görüyoruz. Ama gemi çoğalan suların üzerinde yerden yukarı kaldırıldı.
“Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü. Yalnız Nuh ile gemidekiler kaldı.” (Yaratılış 7:21, 23)
Tanrı, söz vermiş olduğunu yaptı mı? Elbette! Tövbe etmeyi reddeden bu günahkarları yargıladı mı? Kesinlikle, evet! Daha önceden söylemiş olduğu gibi, gemiye binmemiş olan herkesi yargıladı.
Dinleyici dostlar, bugün Nuh’un öyküsüne ara verme zamanımız geldi. Tanrı isterse, bir sonraki programımızda, gemideki Nuh ve ailesine ne olduğunu görmek için bu öykünün tamamına bakacağız. Ama yine de bugün sizler ile vedalaşmadan önce, Tanrı’nın büyük tufan yargısı öyküsü aracılığı ile bize öğretmek istediği önemli bir ders var. Bu ders şudur: Tanrı, dünyadaki insanları yargılamak için başka bir gün planlamıştır. Ve bu Yargı Gününün gelişi, Nuh’un kuşağının üzerine gelen yargıdan daha dehşetli olacaktır!
Nihai yargı günü ile ilgili olarak Tanrı’nın peygamberlerinden birinin neler söylediğine kulak verelim:
“Sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm.Yer ile gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler. Tahtın önünde duran küçük büyük ölüleri gördüm. Sonra kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler kitaplarda yazılanlara bakılarak yaptıklarına göre yargılandı. Adı yaşam kitabına yazılmamış olanlar ateş gölüne atıldılar.” (Vahiy 20:11-12, 15)
Dinleyici dostum, bu korkunç yargı gününü düşündüğün zaman için rahat olabiliyor mu? Adın, sonsuz yaşam kitabında yazılı mı? Tanrı’nın açmış olduğu kurtuluş kapısından içeri girdin mi? Tanrı Sözü şöyle der: “Tanrı’nın yardım ettiği gün şimdidir, kurtuluş günü şimdidir.” (2.Korintliler 6:2) Tanrı’nın, Nuh’un zamanındaki insanlara tövbe etmeleri, inanmaları ve kurtulmaları için nasıl sabırlı davrandığını gördük, ama sonunda Tanrı kurtuluş kapısını kapattı. Geminin kapısı aracılığı ile içeri girmeyi reddeden herkes Tanrı’nın şiddetli yargısı ile karşı karşıya kaldı.
Tanrı’nın dünyayı adalet ile yargılayacağı, gelecek olan Yargı Günü ile ilgili olarak Kutsal Yazılar şöyle der:
“Rab’bin günü gece hırsız nasıl gelirse öyle gelecektir. İnsanlar, ‘Her şey esenlik ve güvenlik içinde’ dedikleri bir anda, gebe kadının birden sancılanması gibi, ansızın yıkıma uğrayacak ve asla kaçamayacaklar.” (1.Selanikliler 5:2, 3) O gün, Tanrı’nın, Adem’in çocukları için açmış olduğu kurtuluş kapısından girmiş olanların dışında hiç kimse yargıdan kaçamayacaktır.
Tanrı’nın günahkarlar için açmış olduğu Kapı’dan haberdar mısınız? Tanrı’nın sizin için sağlamış olduğu kaçış yolunu biliyor musunuz? Nuh’un zamanındaki tufanın yargısından kurtulanlar kimlerdi? Yalnızca geminin kapısından içeri giren insanlar. Aynı şekilde, gelecek olan yargı günü ile ilgili olarak Kutsal Yazılar bize, açıkça Tanrı’nın, Adem’in günahkar çocukları için yalnızca tek bir kurtuluş kapısı sağladığını gösterirler. Bu kurtuluş kapısı hakkında bilginiz var mı? O zaman, Tanrı’nın dünyaya göndermiş olduğu kutsal Aracı tarafından söylenmiş olan şu kesin sözleri dinleyin: “Kapı Ben’im! Bir kimse Ben’im aracılığım ile içeri girerse kurtulur!” (Yuhanna 10:9) “Size doğrusunu söyleyeyim, sözümü işitip Beni gönderene iman edenin sonsuz yaşamı vardır.” (Yuhanna 5:24)
Dostlar, bugün programımıza burada ara vermemiz gerekiyor, ama gelecek programlarda, “Kapı Ben’im! Bir kimse Ben’im aracılığım ile içeri girerse kurtulacaktır!”
Dinlediğiniz için teşekkürler. Tanrı isterse, bir sonraki programda, peygamber Nuh’un öyküsünün sonunu okuyacağız.
Sözü’nde bulunan şu önemli ve etkili soru üzerinde düşünürken Tanrı sizi bereketlesin ve size öğretsin:
“Bu denli büyük kurtuluşu görmezlikten gelirsek, nasıl kurtulabiliriz?” (İbraniler 2:3)